Anasayfaya Git!

Go Back   Balık Avı ve Amatör Balıkçılık Fly Fishing ( Yapay Sinek İle Balık Avı ) Fly Fishing Av Raporları

Uyarılar

HEM KENDİ SAĞLIĞIN HEM DE AİLE BİREYLERİNİN SAĞLIĞI İÇİN EVDE KAL, SAĞLIKLI KAL


 
 
Seçenekler Stil
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 26.06.09, 03:21   #1
keşfetmekiçinbak
 
keşfetmekiçinbak - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: 28/4/2009
Üye Adı: Tuncay UYANIK
Memleket:Ankara
Yaş: 56
Kan Grubu: 0 Rh (+)
En İyi Avı: yakalayıp bıraktıkları
Mesajlar: 700
Referans:
keşfetmekiçinbak will become famous soon enoughkeşfetmekiçinbak will become famous soon enough
Bir Efsane'nin peşinden

Uzun zamandır Tarık ağbey ile konuşuyor ve O’nun da Maraş'ta olacağı bir hafta kendisi ile orada buluşmak için planlar yapıyorduk. Her ne kadar plan yapsak ta gidişimiz yine plansız oldu desem yeridir. Rapora başlarken Maraş'ta bize destek veren dostlardan özür diliyor bir daha ki sefere beraber olta sallamak arzumu yineliyorum.

Sakin bir yolculuk sonrasında ulaştık Maraş’a. Göksun'da Tarık ağbey ile telefon görüşmesi yaparken yanımıza gelen sivil polis ekibi hikayemizi dinledikten sonra cin çarpmış gibi yanımızdan ayrıldı. Çok geçmeden Tarık ağbey, Mehmet ve Muhammed kardeşler ile buluştuk. Hedef avlağın aslında yasak olduğu hususunda görüş birliğine vardıktan sonra. Rotamızı bir başka Maraş cennetine doğru yönelttik.

Avlağa vardığımızda iki ekibe ayrıldık, ben Tarık ağbey ve Mehmet derenin üst kısımlarına doğru yol alırken ikinci ekip derenin altında avlanmaya başlamıştı bile. Dereyi ilk gördüğümde nasılda güzel bir yer diye düşünürken aklımda bin bir soru vardı.



Acaba fly ile bu sık ağaçlık ve kapalı derede avlanabilecek miydim? Üstellik müthiş bir akıntı vardı. Mehmet geride kalırken ben ve Tarık Ağbey derenin yukarısına doğru devam ettik. Tarık ağbey suyla ilk döner kaşığını buluşturduğunda ben gözlem yapmaya başlamıştım bile. Önceleri O’nu ve dereyi izleyerek devam ettim. Tecrübelerimiz ne kadar ileri seviyede olursa olsun her yeni avlakta amatörün içine düşen heyecan bam başka tarifi mümkün olmayan bir duygudur. Araba değişimi sırasında heyecandan boy çizmemi almayı unutmuştum. Çare yok paçaları sıvayıp daldım dereye. Henüz uçan böcekler çıkmamıştı, günün ilerleyen saatlerinde çıkacak olsalar da böylesine debili akan bir derede dry fly kullanmak pek akıl karı olmayacaktı. Taş altından aldığım larva örneklerine uyan nymph arayışına başladım. Örnekler birebir uyan iki adet pupa gözüme çarptı. Birden bire yüzüme gülümseme geldi. Devam ettim ileriye; Tarık ağbeyi fly için uygun olabilecek bir yerde kaşık atarken buldum. Eliyle işaret ederek o alanda fly yapabileceğimi işaret etti. Kayanın üstüne oturdum ve gülümsedim. İçimden be adam madem öyle sen avlağı bulandırmadan pas geçseydin ya diyerek sitem ettim.

Neyse ki orada çok fazla ısrar etmeden ilerledi ve alanı bana bıraktı. Su buz gibiydi ama aldıran kim, başladım fly yapmaya. Loop connectörün yeşil strike indicator’ünü takip etmek zorda olsa her an vuruş alabileceğimin bilincinde pür dikkat atış yapıyor ve izliyordum. O alandan sonuç alamadım. Kafamı kaldırdığımda Tarık ağbeyi 200 metre önümde kıvrımı dönerken gördüm. Hızlandım yanına gitmek için. Hızlı hızlı yürüdüm, o hızla Tarık ağbeyi pas geçmişimde neden çok sonra haberim oldu. İlerledikçe kendimi bu adama ne kadar hızlı gitti böyle diye düşünmekten kendimi alamıyor ve bir an önce O’na ulaşmak istiyordum. O hızla 1 km’ye yakın yürüdüm, suyu karşıdan karşıya geçtim, yok! O arayış içerisinde gözlerimi parlatan azıcık bir açıklık alan buldum. Buraya olta atmadan geçmiş olamaz diye düşündüm. Önce akarları etüd ettim. Uçanlar uçmaya başlamış suyun azıcık üstünde yüzlerce gün böceği cirit atıyordu. Bir süre izledim, hiç hareket yoktu. Mevcut pupam ile ilk atışımı yaptım. İkinci atışımı yaptım ve bingo, kalbim yerinden çıkmadan merak ettiğim küçük ala ellerimin arasında idi. Ne de güzeldi, çok fazla uğraşmadan bir iki fotoğraf aldım ve hızla suya geri iade ettim. Aynı nokta ya yedi ya da sekizinci atışımda bir tana daha aynı boyda aldım ve hemen iade. Adrenalim giderek yükseliyordu, sanırım bu alalar tigristi, tigris olmalıydı ; çok benziyorlardı; nihayet beni daha fazla aydınlatacak limit üstü bir alayı taktırdığımda kalp atışlarımı dinleyebilmenizi çok isterdim. Bu kesinlikle tigris olmalıydı, cennetin balığı ellerimin arsındaydı. Sevdim, öptüm, kokladım, fotoğrafladım ve aynen suya iade.


Buruk oldu vedalaşma, kısacık beraberliğimizde O’nu çok sevdim. Harikaydı, yabanıl, gözleri fal taşı gibi açılmış. Bir süre nefeslendikten sonra yakın çevreden dördüncü tigrisimi takdırdım. Limitlerde olan alabalığı incitmeden suya iade ettim.


Doğrusu değmişti, ne iyi edipte gelmişim ve ne iyi edipte fly oltasını elimden bırakmamışım dedim. Dere ve parkur ne kadar zorlu olursa olsun, doğru fly seçimi ve doğru yere düzgün atış ile hemen her derede fly ile avcılık yapılabilceğini ispat etmenin verdiği mutluluk ile bir süre dinlenmişim. Sonrasında dere yukarı doğru tekrar hızlandım, artık Tarık ağbeyden ümidi kesmiştim. Kesin fark etmeden geçmiştim ama yine de merak ediyordum. Bir süre sonra bir evin yanında ekmek yapan kadınlara rastladım ve Tarık ağbey’i tarif ederek sordum. Görmemişlerdi… derenin yukarısına doğru yürümeye devam ettim, bir süre gittikten sonra artık geri dönmeye karar verdim. Dönüşte yapılan ikram ekmekten bir parça tattıktan sonra evin biraz çekingen oğluyla sohbet ettim. Avlanma tekniklerimizi paylaştıktan sonra O’na bir kaşık hediye ettim. Avlandıkça beni hatırlarsın diyerek ekledim ve vedalaştık.

Hızla ava başladığımız mekan geri döndüm. Yolda Mehmet ile karşılaştım, kaşı kıyıdan bıyık işareti yaprak Tarık ağbey’i sordu? Ben de O’na çok bakındığımı ve görmediğimi işaret diliyle anlattım zira su gürül gürül akıyor ve alabalık avlıyorduk. Mekana geri döndüğümde Torikcan’ı mekanın hamağımda uyurken gördüm, hem rahatladım hem de …



Kısa süre sonra Mehmet de döndü. Tarık ağbeyin uykusunu bölmeden Mehmet ile koyu bir sohbete başladık. Maraş insanını tanımak ve o yürekleri anlamak benim için oldukça güzel bir tecrübeydi. Tarık ağbey uyandığında artık ikinci ekip ile buluşmak için arabaya atladık ve derenin aşağı kısımlarına doğru 20 dakika süren bir yolculuk yaptık. Ekipte yorulmuş ve dinlenmeye çekilmişti.

Ağaçlar arasında gölgede yenilen közde alabalıklar doğrusu muhteşemdi. Ben hayatımda bu kadar lezzetli ve keyifli alabalık yemedim. Maraş misafirperverliği için diyecek bir şey bulamıyorum.

Öğleden sonra derenin üst kısımlarına çıkmaya karar verdik. Ancak benim pilim bitmişti. Ankara ekibi serin dere kenarında istirahata çekilirken Maraş ekibi avlağı keşfetmeye devam etti. Öğleden sonra Ankara ekibi bir başka avlağa geçecek Maraş ekibi ise Tarık ağbeyle birlikte Maraş’a devam edecekti.

Telefon çeker hale geldiğinde Elbistan temsilcilerimizden Murat kardeşim ile tekrardan irtibat kurduk. Bizim Elbistan’a uğrayamayacağımızı öğrendiğinde o zaman ben size gelirim dedi ve telefonu kapattık. Maraş ekibiyle vedalaştıktan sonra Elbistan ekibi ile buluşmak için buluşma noktasına doğru ilerlerken Murat’ın yalnız gelmeyeceğini ve sevgili Levent AKÇA kardeşimi de alacağını adım gibi biliyordum. Karşılaşma Anadolu ailesine yakışır şekildeydi. Sanki yıllardır bir birimizi tanıyordukta uzun süre ayrı kalmışız gibi kucaklaştık. Anlaşıldı bizi öyle hemen bırakmayacaklardı. Avlağı gece bulma pahasına tekliflerini geri çeviremedim ve akşam yemeği için Elbistan’ın yolunu tuttuk. Yemek yediğimiz mekan, menü ve dostluk için ne yazsak boş. Çok güzeldi, kısa ve bir o kadar da değerliydi benim için. Bir daha ki sefer için konuşmalar yaptık sözler verildi. Vedalaşma aşamasını her iki tarafta elinden geldiğince uzun tutmaya özen gösteriyordu. Zor da olsa vedalaştık ve ayrıldık.


Anadolu Forumdan alıntıdır.

Facebook'ta Paylaş

Konu keşfetmekiçinbak tarafından (26.06.09 Saat 04:14 ) değiştirilmiştir. Sebep: fotroğraf yükleme
keşfetmekiçinbak isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 


Sponsorlar
Powered by vBulletin® Version 3.8.4
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.